200.000 yıllık insanlık tarihine baktığımızda, önce avcılıkla toplu gruplar halinde yaşanıyorken, Neolitik devrimle tarım toplumu haline gelindi. Sonra, Yazının icadıyla başlayan yeni dönemde , hükümdarlıklar, imparatorluklar şeklinde askeri düzeneğin öne çıktığı, işgal ve fetihlerle sınırların oluşmaya başladığı bir süreç yaşayan insanlık, Sanayi devrimiyle enerjiyi keşfederek sanayi toplumu haline geldi.
Bugün ise, bilgi/ teknoloji toplumu haline dönüştüğümüz bir Digital devrim eşiğinden geçiyoruz. Bu, bir kırılım çağı .. Belirsizlikler, geçiş dönemi krizlerini de beraberinde getiriyor tabiki.
Değişen nüfus dağılımı, küreselleşme, değişen pazarlar, kaynakların azalışı, iklim değişiklikleri, toplumsal ve küresel sorumlulukların oluşumu, sürekli ilerleyen teknoloji, inovasyonlarla , genişleyen bilgi ağ yapısı, dünya demografisini de birebir etkilemekte.
Dünya nüfusu 1950 lerde 2,5 milyarken, 2000 de 6 milyara ulaştı ve 2020 itibarıyle 7 milyarı geçmiş durumda, 2030 için öngörüler 8,5 milyar ve 2050 için ise 10 milyara yaklaşılacağını göstermekte. ( BM raporlamaları)
Bu çerçevedeki verilere göre, bugün dünya nüfusunun % 67 si akıllı telefon kullanıyorken, 4.5 milyar kişi ( %59 ) internet erişimine sahip ve nüfusun % 49'u sosyal medya kullanıcısı olduğu görülmekte. Ülkemizde ise, bu oranlara bakıldığında, 83.8 milyonluk nüfusumuzun, % 92 si mobil telefon kullanıcısı, % 74 ünde internet erişimi mevcut ve % 64 ü aktif sosyal medya kullanmakta.
( HootSuite &We Are Social tarafından her yıl düzenli yapılan, Ocak -2020 Dünya İnternet, Sosyal Medya ve Mobil Kullanım İstatistikleri raporuna göre)
Hal böyleyken , kocaman bir dünyada, BİZ olarak yaşayabilen, Dünyalı bir Birey tutumunu edinmek ve yaşam şeklimizi değişen , dönüşen hızlı koşullarla uyumlanarak, adaptif olabilmeliyiz.
Çünkü, GELECEK GELDİ artık.
Pembe panjurlu konfor alanımızdan çıkarak, yenilenen hayatın bir parçası olmaya niyetlenmek, çabalamak önemli.
Beynimiz aslen, kolaya kaçar, tutarlılığı değişmeyen bir algıda yaşamayı seçer, ister. Hali hazırda rahat hissedilen, aşina olunan, güvenli bir alanda kalmayı sever, ki orası konfor alanı diye adlandırılan yerdir işte.
Elbette, konfor alanından çıkılsın demekle de çıkılmaz, kişi buna hazır değilse, beraberinde travmaları da getirebilir bu durum, yüzme bilmeyen birisinin denize atılması gibi. Ayrıca, bazen de konfor alanında kalmak, oradaki haliyle huzur ve tatminin oluşturduğu ve öylece süre gittiğinden, tercih edilen bir hal de olabilir.
Tüm bunlarla birlikte, yadsınamayacak olan ise, günümüzdeki devinim. Çünkü, artık, küresel boyutta, insanların ve sistemlerin birbirine karmaşık şekilde bağlı olduğu, teknolojik, ekonomik ve sosyal gelişmelerin hızına yetişmenin gittikçe zorlaştığı bir döneme tanıklık ediyor ve bunun içinde var olmaya çalışıyoruz. Birbirini tetiklercesine, değişim arttıkça belirsizlik artıyor ; dinamikler kurallardan, işbirliği hiyerarşiden, insanlar süreçlerden, uyumlanan kuralcılardan, daha önemli bir hal aldı.
Geleceğin tehditleri ve fırsatlarını tahmin etmek eskisinden daha zor. Karşılaştığımız zorluklar, aşina olmadığımız yeni boyutlar içeriyor. Hatta, zaman zaman, tam bir kriz olarak adlandırılabilir. KRİZ, Sn. Prof.Dr. Acar Baltaş'ın anlatısıyla, alışılmış ve bilinen çözümlerin geçerli olmadığı durumlardır ve krizlerde , ortalama bilinmezlik ve karamsarlık egemenken, YENİ KURALLAR ve KOŞULLAR devreye girer.
Yani, krizi bir fırtına gibi varsaysak, fırtına bittiğinde, fırtınaya giren kişi olarak kalınamayacağı da muhakkak.
İşte tüm bu argümanların olduğu bir ortamdayken de, konfor alanından çıkmak istememek, duyarsız kalmaya meyletmek, bir illüzyon olur ve bir bakarsınız ki, hayat sizi oyun alanı dışına atıvermiş.
Oyunda kalmak ve kaliteli, verimli bir yaşam sürmek adına, konfor alanından çıkmak gerektiğinde, bu değişime adaptasyonu, süreci ve adımlarıyla tasarlamak yerinde olacaktır.. Var olan alışkanlıklar döngümüzden çıkmak, değerlerimizle uyumlu yeni bir davranış seti oluşturarak, kontrol dışı bir yenilenme değil de, kendimizin geliştirebileceği, mimarı olacağımız bir dönüşüm şeklinde kurgulandığında, adaptasyonu da gönüllü ve sağlıklı olacaktır.
Hayat, aslında hep akar, her zaman aktığı gibi; ve değişim, belirsizlikler yazımın girişinde de bahsettiğim üzere, hep var olmuştur. Sadece şimdi, ivmesi daha yüksek.
Kısacası, değişimin hızının ve kapsamının belirlenemediği, olayları anlamakta zorlandığımız ve öngörü yapamadığımız bir dönemden geçiyoruz. Etrafta yoğun bir sis var adeta. Siyasal belirsizlikler, ekonomideki dalgalanmalar, dijital dönüşümün yarattığı üretim süreçlerindeki değişiklikler, artan çalışan talepleri ve müşteri beklentileri, sosyal ve çevresel faktörler gibi bir çok etken nedeniyle VUCA dönemindeyiz.
Gelin, şimdi bunu biraz irdeleyelim.
1992 de General Maxwell Thurmanın Stratejik Liderlik konferans sunumunda, İLK KEZ dile getirdiği VUCA dünyası, tam bu durumu ifade etmektedir.
1987 ABD ordusu savaş akademisi ders müfredatında yer aldığı haliyle VUCA, Irak & Afganistan savaş sahalarının öngörülemezlik ve sürprizsel durumları karşısında, askeri müdahalenin değişken doğasını tanımlamadan kaynaklı, yeni bir bakış açısı olarak ortaya konulmuştur. VUCA kavramı, 2000’li yıllarda ortaya iyice belirginleşen gelişmeler iş dünyasında da sıkça konuşulur olmuştur.
VUCA Tanımına ve Dinamiklerine bakılacak olursa; ( Zorlu Holding Dergi-36.sayı)
Geçmiş tecrübelerin ve ezberlerin yetmediği, sürekli yenilenen dünyada, değişkenlik, değişimin hızının ve boyutlarının gittikçe artmasına, her şeyin uçuculuğuna, belirsizlik öngörülemezliğin en belirleyici kural olmasına, karmaşıklık parçalar arasındaki ilişkilerin kurulmasının zorlaşmasına ve muğlaklık da çevremizdeki olguları anlamlandırmakta zorlanmamıza işaret ediyor.
Peki, VUCA karşısında, nasıl bir tutum, yaklaşım içinde olunması gerekir tarafını sorgularsak , buna da , yine "VUCA" ile karşılık verebiliriz.
V- Vision ; Harekete Geçme / sorgulama
U- Understanding ; Anlayış / perspektif değiştirmeye geniş bakış açısı
C- Clarity ; Açıklık / ana konuya odaklanma- esneklik- yaratıcılık
A –Agility ; Çeviklik / karar süreci hızı- açık iletişim- geri bildirim alma- ortaklık
Ayrıca, VUCA benzeri ,İngilizlerin yaklaşımıyla , TUNA kavramından da bahsetmeden olmaz.
Turbulent : Çalkantılı
Uncertain : Belirsiz
Novel : Yenilenen
Ambiguous : Muğlak.
TUNA, çoğunlukla Oxford Üniversitesi Yönetici Eğitimi programı tarafından kullanıldıktan sonra VUCA'nın popülaritesine katılmıştır
.
Hem VUCA, hem de TUNA çoğunlukla liderlik / stratejik bağlam tartışmasında kullanılırken, artık herkesle çok ilgili hale gelmiştir. Adam Vigdor Gordon'a (2016) göre senaryo planlama, TUNA'nın dünyasındaki / durumundaki belirsizlikler savaşını kazanmak için yön vermek ve bir dizi strateji oluşturmak için bir araç olarak kullanılabilir.
Özetlemek gerekirse, dünyamız artık VUCA ve ayrıca TUNA .
Bu kavramlarla ifade edilebilen dünya halimiz dalgalı ve bu dalgalanma "yıkıcı" değişiklikleri ifade ediyor. Buradaki fikir, dünyanın belirsiz olduğunun farkındayız. Sıradaki ne?
Dolayısıyla hızlı değerlendirebilmek ve işbirlikçi olmak önemlidir. Her an değişebilecek, öngörülemeyen ve karar vericiler dışında da (sadece liderler veya stratejik ortaklar değil) çok fazla değişkenin var olduğu bu döngüde, kök problemleri anlamak ve çıkış yolunu bulmak çok önemlidir. Sadece bir çıkış yolu değil, aynı zamanda yarın nasıl çevik kalınacağını ve diğer sorunların nasıl çözüleceğini de anlamak için. Stratejik bir soruna, tek tipte bir sabitleme olmadığı için, sektörü anlamak ve tahmin etmek önemlidir.
Belirsiz dünyanın ortasında, liderlik, iyi yönetişim ve değişim için hareket, onun varlığını yönetmeye yönelik organizasyonel hedef ve değer ile ilgili olacaktır. Burada, hemen vurgulamak gerekirse, yeni düşünme ve iş yapma şekillerinin benimsendiği ÇEVİKLİK ve ÇEVİK Liderlik anlayışı, günümüz liderlerinin hala ısrarcı olabildiği, ama artık geçerli olmayan , dünkü dünya deneyimleri ile yönetme şekillerinin karşısında, hatırı sayılır bir güçle yerini alarak, konumlanmıştır. Çevikliğin oluşturulmasında da, adaptasyon, esneklik ve denge içinde bir yapılanma gereğinden söz etmek anlamlı olacaktır.
Comments